Değerli velilerimiz, bu hafta sizlerle evdeki bazı tutumlarımızın akran baskısına sebep olması ile ilgili düşüncelerimi paylaşacağım. Umarım hem iş hem de aile hayatınız bu hafta güzel geçmiştir. “Hayat çok zor” klişesinden başlayacak olursam, gerçekten de gittikçe zorlaşan hayat şartları çocuklara karşı tutumlarımızı da olumsuz etkiliyor. Biz psikologlar olarak, “Ben ne derdindeyim siz ne derdindesiniz hocam!” tarzı bakışlara sık sık maruz kalıyoruz. Aslında gerçekten haklısınız. Ama bahsetmek istediğimiz konular aslında her şey daha da kötüye gitmesin diye önlem almak amacıyla açıklanan konulardır. Tabi ki maddi manevi zor şartlar söz konusu fakat bu şartlar hiçbir zaman kolay olmayacak zaten. Bütün bu zorluklar içinde aslında en kolay ve keyifli olanı çocuk yetiştirmek diye düşünüyorum. Sadece bakış açımızı biraz değiştirip bundan keyif almaya başladığımızda bunu daha da iyi görebileceğimize inanıyorum.

Konumuza dönecek olursak, akran baskısı ya da akran zorbalığı ile ilgili birçok paylaşım yapmıştım. Fakat bizim evdeki tutumlarımız buna ne kadar sebep oluyor, çocuklar bizden ne kadar etkileniyor ve bunu okula nasıl yansıtıyor gibi konular bence çok önemli. Eğer evde baskıcı bir tutum sergiliyorsanız, çocuğunuzun her hareketini gözlemliyorsanız ya da gözlemlemekle de kalmayıp uyarı da bulunuyorsanız çocuğunuzun biraz sıkılması ve doğru hareketlerde bulunmaması normal diye düşünüyorum. Peki, bu çocuk tarafından nasıl algılanır? Kendini özgür hissetmeyen çocuklar aslında akranlarının da özgürlüğü ile ilgili problem yaşayabilirler. Buradan yola çıkacak olursak, birçok konuda baskı altına alınan çocuk, okula gelip birçok konuda baskı altında olmayan arkadaşını gördüğü zaman, öncelikle kıskanır ve akran baskısında bulunabilir. Aklınızdan geçen soruyu duyabiliyorum. “Peki, bağımsız bırakmak zararlı değil mi?”. Tabi ki her şeyin fazlası nasıl zararlı ise çocuğunuza hiç uyarıda bulunmamak, her dediğini yapmak ve onu her konuda bağımsız bırakmak yanlış bir tutumdur. Ama bir de şöyle düşünün, daha küçük yaşlardan itibaren sandalyeye ya da koltuğa tek başına çıkmaya çalışırken bağımsız bırakmıyoruz, faydalı bir şeymiş gibi yardım ediyoruz ve aslında bir şeyi başarmasını engelliyoruz ve ortaokula geldiğinde bizden bir konuda yardım istediğinde de kendin yaparsın diyerek köşemize çekiliyoruz. Bu biraz çocuğunuzu hangi tutumlarla büyüttüğünüz ve bu yaşa getirdiğiniz ile de alakalı bir konu aslında.

Fakat benim her zaman önerdiğim küçük yaşlardan itibaren benlik saygısını kazanması ve kendine güvenmesi için uzaktan destekleyici demokratik tutumdur.

Evde baskı altında olan, uyaran bombardımanına tutulan bir çocuk burada arkadaşına baskıda bulunuyorsa, bunu ailenin tutumlarıyla çözmeliyiz. Ailesi tutumlarını değiştirdiği zaman çocuğun baskıyı nasıl azalttığına defalarca şahit oldum. Siz evde baskıcı ve otoriter tutumu benimsediğinizde çocuğunuza arkadaşlarınla iyi geçin, onlara bağırma, dalga geçme demeniz, çocuğunuz için hiçbir şey ifade etmeyecektir. Yani aslında söylediğimiz sözlerle ve uyarılarımız ile değil, davranışlarımız ve tutumlarımız ile çocuklarımızı büyütebilmeliyiz.

Doğru olarak bilinen ama genellikle yanlış olan bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Ortak inanç, kendine güvenen, benlik saygısı yüksek çocukların akran baskısında bulunduğudur. Fakat bu yanlış bir inançtır. Benlik saygısı yüksek olan çocuk baskı yapma ihtiyacı hissetmez. Çünkü akran baskısı yapma ihtiyacı hisseden çocuğun tek amacı benliğini beslemektir. Kendine güvenini tekrar kazanmaktır. Belki de sevilmektir. Baskıya maruz kalan çocuğun benlik saygısının da ayrı bir tartışma konusu olduğunu düşünüyorum. Bu konuda bol bol konuşacağım ve yazılar paylaşacağım. Şimdilik görüşmek üzere. İyi bir hafta sonu diliyorum.

Aykut Öztürk
Psikolog-Aile Danışmanı