Kaygı ve Korkular

Kaygı ve korku duyguları hayatımız boyunca yaşadığımız, hissettiğimiz ve baş etmeye çalıştığımız duygulardandır. Yalnızca çocukluk ve ergenlik dönemlerinde değil, hayatımızın birçok bölümünde bunları yaşarız. Elbette, artık karanlıktan korkmasak da sevdiklerimizi kaybetmek, iş hayatımızla ilgili meseleler, çocuğumuzun geleceğini ilgilendiren konular ve sağlık gibi pek çok farklı kaynak nedeniyle kaygı ve korku hissedebiliriz. İki duyguyu bazen birbirinden ayırt etmek zor olabilir. Korkuların daha çok somut nedenleri vardır. Örneğin, bir çocuk karanlıktan veya hırsızlardan korktuğunu söylediğinde neyden korktuğu bellidir. Ancak, kaygılar belirsizdir ve onları somutlaştırmak zordur. Yine aynı örneği verecek olursak; çocuk karanlığın tam olarak neden onu kaygılandırdığını tarif edemeyebilir. 

Korkular genellikle çocukların yaşına göre farklılık gösterirler. 3-5 yaş arası daha sık gözlemlenen korkular yalnız kalma, karanlık, canavar ve masal kahramanları, çeşitli sesler, kaybolmak ve ne yazık ki ölüm korkusudur. Geçmişte ölüm korkusu çocukluk çağında gözlemlenirken, teknoloji kullanımı nedeniyle çocukların daha sık karşılaştığı bir kavram olmuş ve erken çocuklukta da ortaya çıkmaya başlamıştır. 6-8 yaş arasında yine ölüm, izledikleri içerikler, gece yalnız uyumak ve karanlık gibi korkular ortaya çıkar. 9-12 yaş arasında ise akademik hayatın önemiyle birlikte gelecek olan sınavlardan, sevdiklerini kaybetmekten, doğal afetlerden, yalnızlıktan korkabilirler. Ergenlik çağında daha sık karşılaştığımız korkular ise sosyal hayatın ön plana çıkmasıyla beraber dışlanma, reddedilme (akran grubu tarafından kabul görmeme), sevilmeme, ölüm ve gelecek korkusu yaşanabilir. 

Kaygılara baktığımızda ise en sık görülen kaygıların şunlar olduğunu görüyoruz; ayrılık kaygısı, sosyal kaygı ve yaygın kaygı. Ayrılık kaygısı erken çocukluk ve çocukluk döneminde daha sık karşımıza çıksa da sosyal kaygı ve yaygın kaygılar birçok yaş grubunda görülebilir. Yaygın kaygılar genellikle çocukların her konuda kaygısının yüksek olması şeklinde tanımlanır ve daha çok aşırı korumacı ebeveynlerin çocuklarında görülür. 

Biliyorsunuz ki, en sık bahsettiğimiz konu anne ve babanın duygularının çocuklara yansıdığıdır. Birçok aile yapısında göze çarpan durumlardan biri annesi ve/veya babası kaygılı olan çocukların da bu duyguları sık yaşadığı olmuştur. Örneğin, ayrılık kaygısının sık yaşandığı ailelerde anne ve/veya babanın da çocuğunu okula bırakırken kaygılandığı ve üzüldüğü görülmektedir. Birçok araştırmaya göre hayvanlardan korkan ebeveynlerin çocukları da hayvanlardan korktuğunu belirtmiştir. Dolayısıyla çocuklar da en sevdikleri ve güvendikleri kişiler olan ebeveynlerinin duygularını okur ve benzer şekilde aktarırlar. Bu bağlamda, kaygı ve korkuların bulaşıcı olduğunu ve bir döngü içinde ürediklerini söyleyebiliriz. 

İçinde bulunduğumuz salgın döneminde ise zaten kaygı ve korku seviyesi yüksek olan çocuklar bu dönemden daha olumsuz şekilde etkilenebilirler. Yaşadığımız kültürde geleneklerimize baktığımızda ne yazık ki sıklıkla çocukların duygularını kabul etmediğimizi görmek mümkün. “Bunda korkacak ne var?”, “Koskoca adam oldun”, “Korkacak hiçbir şey yok” gibi ifadeleri çok kullanıyoruz. Bu da çocuğun duygusunu iyi okuyamadığımızı ve reddettiğimizi gösteriyor. Peki, çocuklarımızın bu duygularla daha iyi baş etmelerini nasıl sağlayabiliriz?

Kabul ve Şefkat

Birçok uzman artık duygu okur yazarlığından bahsediyor. Duyguyu iyi anlamak, fark etmek ve kabul etmek çok önemlidir. Yalnızca duyguyu yansıtmak bile çocuğa iyi anlaşıldığı mesajını verir: “Bu durum seni çok korkutmuş ve şu anda yalnız kalmak istemiyorsun”. Davranışların doğru ve yanlış olarak değerlendirilebileceğini, fakat duyguların doğrusunun yanlışının olmadığını hatırlatmak isteriz. 

Doğru Bilgi Verme

Bu yöntemi bir örnekle ele alalım. Evine hırsız gireceğinden korkan bir çocuğa “Bu eve hırsız girmesi mümkün değil”, “Hırsızın girmesine asla izin vermem!” veya “Evimize hırsız girmeyeceğine söz veriyorum” demek mümkün müdür? Bunu önlemek için her şeyi yapabiliriz, ancak kesinlikle olmayacağını söylemek doğru değildir. İhtimali düşük olsa da ileri bir dönemde böyle bir şeyle biz veya yakınımız karşılaşırsa bunu çocuğa açıklamak çok daha zor olacaktır. Bunun yerine, evinize hırsız girmemesi için ne gibi önlemler aldığınızdan, neden girmesinin zor olacağından bahsedebilirsiniz. 

Çevrendekileri Gözlemle

Çocuklar ve ergenler çoğunlukla bu yaşadıkları olumsuz duygularda yalnız olduklarını düşünebilirler. Bu noktada onlara etraflarında aynı veya benzer şeyleri yaşayan birilerinin olduğunu fark ettirmek onlara yalnız olmadıklarını gösterir. Çevrelerindeki kişileri gözlemleyip ne gibi şeylerden korktuklarını veya hangi durumların onları kaygılandırdığını öğrenmek onları rahatlatacaktır. İçinde bulunduğumuz dönemde de aslında onların yaşadığı salgın kaynaklı kaygı ve korkuları bizler de yaşıyoruz. Bu nedenle çocuklarımızla abartılı olmayacak şekilde kendi duygularımızı paylaşmak onlara iyi gelecektir. 

Kaygı ve Korku Hakkında Sohbet Zamanı

Kaygısı çok yüksek olan çocuklar tüm günlerini bu olumsuz duygular içinde geçirebilirler. Devamlı bu konular üzerinde konuşmak hem sizler için hem de çocuklarınız için yıpratıcı olabilir. Ailecek belirlediğiniz bir zamanı bu konuları konuşmak için ayırdığınızda ise hem çocuklarınıza duygularını paylaşmaları için fırsat tanımış olur, hem de bütün gün bu olumsuzluğa vurgu yapmamış olursunuz. 

Güvenli Alan

Özellikle resim yapmayı ve hayal etmeyi seven çocuklar için en güzel baş etme yöntemlerinden biri güvenli bir alanı hayal etmektir. Çocuğunuzla birlikte geçmişte gittiği bir yeri, gitmek istediği bir yeri, kendini iyi hissettiği bir anı veya yalnızca sevdiği bir yeri düşünmesini isteyebilirsiniz. Korktuğunu veya kaygılandığını hissettiğinde bu yeri yalnızca hayal edebilir veya resmedebilir. 

Saygılarımızla,

Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Birimi