Eğitimci olarak çocuklarımızı geleceğe ve hayata hazırlarken önem verdiğimiz başlıca konular arasında zorbalıkla mücadele geliyor. Şimdi okullarında, gelecekte ise iş hayatlarında çocuklarımızın zorbalıkla karşılaşma ihtimalleri her zaman var. Tam da bu nedenle, onların farkındalıklarını güçlendirmek ve baş etme becerilerini geliştirmek hepimizin ortak görevi. “Hayır diyebilmek” ve zorbalığa karşı gelebilmek ne yazık ki her zaman kolay değil. Hatta yaş grubu ne olursa olsun, birçok çocuk için oldukça zorlayıcı bir durum. Bu nedenle çocuklarımızın okulda öğretmenlerinden ve arkadaşlarından, evde ise anne ve babalarından destek alabilmeleri çok büyük önem taşımaktadır.
Uzmanlar genellikle okul öncesi dönemde arkadaşlık ilişkilerinde yaşanan olayları zorbalık ifadesini kullanarak anlatmazlar. Çocuklar bu yaş grubunun özelliği olarak daha dürtüsellerdir ve düşünmeden hareket ederler. Duygularını henüz sağlıklı yollarla ifade edemediklerinden ötürü fiziksel veya sözel tepkilerle ortaya koyarlar. Ancak ilkokul dönemiyle birlikte çocukların duygu, düşünce ve davranış arasında kurduğu bağlantılar güçlenir. Kız öğrenciler arasında yoğun olarak ilişkisel (sosyal) zorbalık gözlemlenirken, erkekler arasında daha çok fiziksel zorbalık görülür. Yaş grubu ilerledikçe, çocukların ortaokul grubunda sanal zorbalığa da sıkça maruz kalırlar. Ne yazık ki, sınırsız ve ebeveyn denetimi olmadan teknoloji kullanımı sanal zorbalığı artırmaktadır.
Akran zorbalığında üç kişiden bahsedilir; zorba, mağdur ve seyirci.
- Zorba; başkalarına zarar veren kişi,
- Mağdur; zorba kimsenin veya kimselerin hedef aldığı ve kendini savunmakta zorluk yaşayan kişi,
- Seyirci; zorbalığı fark eden ve gözlemleyen kişilerdir. Seyirciler mağdura yardım etmeyi seçebilir, veya hiçbir şey yapmayan izleyiciler olabilirler.
Zorbalığı herhangi bir olumsuz davranıştan farklı kılan bazı özellikler vardır. Zorbalık; kasıtlı olarak zarar vermek amacıyla yapılır ve süreklilik gösterir. Buna ek olarak, zorba ile mağdur kişi arasında bir güç dengesizliği bulunur. Burada güçsüzlük olarak ifade edilen genellikle ya “hayır diyemeyen veya kendini ifade etmekte güçlük yaşayan” ya da “fiziksel olarak yaşıtlarından farklı özelliklere sahip olan” anlamına gelmektedir. Kendini ifade etmekte zorlandıkları için çoğunlukla zorbalıkla mücadele etmekte de zorlanırlar. Akran zorbalığına, özellikle de okul ortamlarında görülen zorbalığı durdurma yollarından en önemlisi bir yetişkinden yardım almak olacaktır. Zorbalıkla tek başına mücadele vermek sağlıklı bir yol değildir. Çocuklar yardım almadan mücadele etmeye kalktıklarında hem fiziksel olarak zarar görme ihtimalleri, hem de yalnızlaştırılma (dışlanma) ihtimalleri artar. Bu nedenle, çocuklarınızla iletişim kurmaya çalışmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyin. Çocuk ile ebeveyn arasındaki iletişim kuvvetliyse, yaşanılan sorunlardan haberiniz olma olasılığı çok yüksektir. Böylece hem okul ortamında, hem de evde gerekli müdahale yapılabilir.
Genellikle anne baba olarak çocuklarımızın bu denklemde mağdur olmaları en korkulan durumdur. Fakat buna rağmen, kendi çocuklarımızın zorbalık yaptığını düşünmek istemeyiz. Peki ya denklemdeki seyirciler? Bir arkadaşlarının zorbalığa maruz kaldığını görüp hiçbir şey yapmamayı seçen, ve hatta bazen zorbanın yanında olan seyircilerden biri olmasını nasıl karşılarız? Elbette bu da diğer durumlar kadar üzücü olacaktır.
Çocuklarımıza empati kurmayı öğretmek, bunun için günlük hayatımızda fırsatlar yaratmak ve onlarla konuşmak çok önemli. Sorgulayıcı bir tutumdan ziyade, gerçekten arkadaşlıkları hakkında bilgi almak için onlarla sık sık sohbet ortamı oluşturarak çocuklarınızın ilişkileri hakkında fikir edinebilirsiniz. Bir sorun olduğunu fark ettiğinizde, bunu sizin dışınızda paylaşabileceği birilerinin olup olmadığını sorabilirsiniz. Güven duyduğu bir öğretmen ve bir arkadaşının olması onu hem mücadele etmek için cesaretendirecek, hem de sorunla baş etmesi için bir yardım eli olacaktır.
Uzm. Psk. Bahar Gençtürk